Soru, İstek ve Görüşlerinizi info@tablo.net.tr adresine ulaştırabilrisiniz...
Kategoriler
RESİM NEDİR?

Resim nedir?

Duygu ve düşüncelerin çizgi, hareket, renk ve tonlarla kağıt, bez, mukavva, ağaç vs. yüzeyler üzerine kalem ve boyayla ifade edilme sanatı. Plastik sanatlar içinde önemli yeri olan resim, günümüzde yaygındır. Formları siyah-beyaz olarak veya renk ve çizgiyle iki boyutlu satıh üzerinde tasvir edilen şey, diye de tarif edilmektedirresim

Duvar afişleri, reklamlar, kitaplar, endüstriyel yiyecek ve giyecek maddelerinin yazı ve resimleri resim sanatının içindedir. Tanınmış kimselerin resimle anlatımı, tarih içinde, zaman zaman çok rağbet görmüştür. Matbaanın keşfinden önce yazılan el yazması kitaplar, resim ve tezyinatla süslenerek zenginleştirilmiştir. İnsanlığın ele geçen en eski izleri olan mağara buluntuları arasında dikkati en çok çeken Kuzey İspanya, Güney Fransa mağaralarındaki duvara yapılmış, renkli hayvan resimleri, av sahneleri ve tabiata ait resimlerdir. En eski resimler İspanya’da Altomıra Mağaralarında 15.000 yıl önceye ait olduğu sanılan duvar resimlerindeki bizon (boğa figürü) resimleri olarak bilinmektedir. Bazı insan toplulukları resmi, bir anlatma vasıtası olarak kullanmışlardır. Haberleşmede kullanılan resim yazılar (hiyeroglif), sonraları biçimlerini değiştirerek harf ve rakam şekillerini almışlardır. Bu resimler, kömür haline getirilmiş odun ve kemik parçalarının kalem olarak kullanılmasıyla çizilmiş ve bazıları da sert cisimlerle kazınarak yapılmıştır. Renk olarak tabii boya olan toprak boyalar kullanılmıştır.

M.Ö. 3000 yılından beri Mısır’da, mezar odalarını ve duvarlarını, ölünün gündelik hayatından alınan resim kesitleri ve temsili tasvirler kaplar. M.Ö. 600 sıralarında ise papirüsler üzerine yapılan en eski minyatür sayılabilecek resimler kazılarda meydana çıkarıldı.

Klasik Yunan devrinde (M.Ö. 400) resim tasvir sanatı olarak kabul edildiğinden bunlar da duvar resimleri yaptılar. Tahta parçaları tebeşirle astarlandıktan sonra fırça ile tempera tekniğinde resim yapılıyordu.

Ortaçağda Bizanslılarda, renkli taşların yan yana dizilerek yapılan mozayik resmin yanında, freskler de önemli duvar süslemesidir. M.S. 4. yüzyıldan itibaren parşömen üzerine altın, gümüş, yaldızlı çeşitli renkli kitap resimleri yapmışlardır. İkon adı verilen tablo halindeki Hıristiyanlığa ait dini resimler ortaçağda etkilidir. Beşinci yüzyıldan beri İrlanda ve Anglo Saksonlarda; 7. yüzyıldan sonra da Avrupa’da kitap minyatürleri en önemli ifade vasıtası olmuştur.

Ortaçağ resminde, altın zemin üzerinde, mekansız, ağırlıksız figürler, tabiattan uzak, dini, mistik hava içindeyken, yavaş yavaş tabiata yaklaşma başladı. Ortaçağın sonlarında Giotto adındaki İtalyan ressamı, tablolarında konunun yeri, perspektif, açık-koyu gibi unsurları işleyerek "resmin babası" ünvanını kazanmıştır.

Yeniçağın resim sanatına, Fransızcada "yeniden doğuş" anlamına gelen Rönesans adı verilir. Bu çağın hazırlanışı, gelişmesi uzun sürmüş, fakat uyguladığı kurallar resim sanatının temeli olmuştur. Rönesans sanatının en güçlü sanatçıları Leonardo da Vinci, Michel-Angle, Raphael’dir.

Masaccio, Floransa çığırını ilerletmiştir. Mekan içinde gösterilen, hacim kazanan insan anatomisi inceden inceye işlenmiştir. Parlak renkleriyle Uccello, zarif figürleriyle Fıa Angelico, hayal dünyasını yansıtan Boticelli, devrin insan ve kıyafetlerini resmetmekte Ghirlandajo meşhurdurlar.

Leonardo da Vinci ile Raffaello’da dengeli geometrik bir bütün, kompozisyonda esastır. Raffaello dini konular yanında, antik dünyaya ait resimler de yapmıştır. Tiziano, Giargione, Tinterretto ışıkları yansıtan sıcak renkleriyle ayrı bir üslup geliştirmişlerdir.

Kuzey memleketler sanatına Rönesans geç girmiştir. Flamanlardan Hubert van Eyck ile kardeşi Jan van Eyck (M.S. 1400) yağlı boyayı geliştirdiler. H. Bosch ile başlayan "hikayeci resim" Hollanda’da Pietor Boughel ile gelişti. Kuzey resminde daima ifadeye önem verilmiştir. A. Dürer (Alman), sade ifade kudreti üzerindeki başarısı ile tanınır. M. Grünewald (M.S. 1500) resimde renk ve fadeyi sembolik değerlerle kuvvetlendirdi. H. Holbein portreleriyle ün saldı.

Lümünistik sanat:
Rembrant ve Titien, yeni bir görüşle kendi anlayışlarına uygun tablolar yapmaya başladılar. Göstermek istedikleri kısımları aydınlatıyorlar, diğer yerleri de gölgeler içinde bırakıyorlardı. Bu tarzda çalışan ressamlar lümünistik
sanat (ışık-gölge) grubunda yer aldılar.

Barok sanatı:
Rönesansın dış yüze ait kompozisyonları, ışık-gölge oyunlarıyla hareketlenen renk kütlelerine yerini bırakır. Mekanda
göz derinlere çekilir. İspanya’da El Greco (1541-1614) mistik havada dini resimleriyle; Velazquez (1599-1660) portreleri ve tarihi resimlerine ışık katarak hareketlendirdiği mekanlarıyla barok ustasıdırlar. Ruisdael, Hobbema gibi Hollandalı ressamlar, Rembrant gibi, manzara resmine duygulu bir üslup kazandırmışlardır.

Romantizm (duygusallık):
Romantizm resimanlayışı, konuları daha çok duygusal yönden ele aldı. Genellikle
peyzaj ve toplum yaşayışını ele alan bu grubun ressamları tabiat ve insanları belirtmeğe çalışmışlardır. Delaecoix, Corot, Goya başlıca ressamlardır.

Realizm (Gerçekçilik):
Bu akımdan önce konular, saray ve saray yaşantıları, portreler ve en
güzel manzaralar dikkatle seçilip işlenirdi. Tabiatı olduğundan daha güzel ve yüksek göstermek gelenek halini almıştı. Millet, Courbet, Davmier halkın yaşayışlarını konu alıp, hayatı ve tabiatı olduğu gibi yansıtmışlardır. Realizme göre; gerçek, güzel olan şeydir.

Empresyonizm (İzlenimcilik):
Yeniliklerin
hareket noktası sayılır. Empresyonistler tabiattan aldıkları konuları resimliyorlardı. Açık havaya, kırlara çıkan ressamlar, her an değişen ışık ve gölgeleri, tabiatın canlılığını küçük fırça vuruşlarıyla, renk halinde geçiriyorlardı. Mesela ağaçların yeşil rengi öğle üzeri daha parlak, daha canlı görüldüğü halde akşama doğru koyu renkte ve donuk görünür.

Bu akımın sanatçıları açık havada çalışmaya önem vermişlerdir. Çünkü aradıkları canlı ve temiz renkleri gün ışığının parlaklığında bulmuşlar, koyu ve karanlık renklere resimlerinde yer vermemişlerdir. Renk, ya olduğu gibi veya değerini düşürmeyen başka renkle karıştırılmıştır. Işıklar sarı, turuncu, kırmızı tonlarında aranmış, gölgelerde bunların zıtları olan mavi, mor, yeşille boyanmıştır. Böylece renkleri kirletmeden eşyanın hacim etkisi sağlanmaya çalışılmıştır. Konular da değişiyor, artık her türlü tabiat parçası bir konu olabiliyordu. Saf renklerin önem kazanması ile resim gene dış yüzün işlenmesine dönüyordu.

Empresyonizmin ileri gelen temsilcileri; E. Manet, Ey. Degas, P. Renoir, C. Monet, P. Ceazanne ise daha objektif, daha sağlam şekiller vererek ekspresyonizme doğru adım atmış, daha geniş renk satıhlarına dönmüştür. P. Gauguin ile V. van Gogh, bu yolda ilerleyerek eserlerine ekspresyonizme yaklaşan sembolik manalar kazandırdılar. 1874’te Paris’te empresyonist ressamlar birleşerek ortak bir sergi açtılar. Monet’in "Güneş Doğarken İzlenim" adlı tablosu alay konusu oldu. Bu olaydan sonra izlenimcilik adını aldılar.

Ekspresyonistler (Anlatımcılık):
1901 yıllarında izlenimcilere tepki olarak doğdu. Bu akımda kişinin ruhi yaşayışı önem kazandı. Tabiat ikinci planda kalır. Bu akımın sanatçıları kendilerini boğan, ezen ızdırapları, haksızlıklara karşı olan isyanları yeni bir renk ve biçim görüşüyle anlatmak istemişlerdir. İnsan vücutlarını çirkin, yüzlerini korkunç yapıyorlardı. Çizgileri kaprisli, kullandıkları renkler ise cesaretlidir. İlk ustaları Van Gogh ve Munch; sonra Kırchner, Nolde, Rouault, Modigliani’dir.

Kübizm:
Kübist sanatçılar hayalin eseri olan bir
düzen koymuştur. Saf geometriye dayanan kübizm, plastik küplerle düzenini kuruyorlardı. Kübizm de başlangıçta diğer sanat akımları gibi anlaşılmamış, alaya alınmıştır. Hemen hemen her akımla ilgilenen Picasso kübizmin de kurucularındandır. Birinci Dünya Savaşından önceki yıllarda Paris’te gelişmiştir. Braque, Gris, Liger bu akımın sanatçılarındandır.

Puvantilizm (Noktacılık):
Neo-empresyonizm (Yeni İzlenimcilik) diye de sanat tarihine geçmiş olan bu akım, Empresyonist görüşlerin etkisinde kalmış, bir bakıma onun devamı sayılır. Puvantalistler, bilimsel metotlarla renk karışımını uygulamışlardır. Gaye göz yolu ile renk karışımları sağlamaktır. Sanatçılar renkleri paletlerinde karıştırarak tuvale sürmüyorlar, onun yerine karışımın yapacağı renkleri yanyana küçük noktalar halinde koyarak bu etkiyi sağlıyorlardı. Mesela sarı ve mavi rengi, küçük noktalar veya kareler halinde yan yana sürüldüğünde uzaktan yeşil gözükür. Gözün bu aldanışı renklerde titreşim yapar, hoş bir görünüm de sağlar. Seurat ve Signac bu akımın başlıca sanatçılarıdır. Fütürizm (Dinamizm-Hareket): 1909 yılında İtalya’da önce şiirde sonra da resimde çıkan, geçmiş ve geleneksel görüşleri reddeden bir akımdır.

Fütürizmde yapılmak istenen şey, evrendeki hareketin bir anını tespit etmek değil, hareketin kendini duyurmaktır. Bu akıma göre her şey hareket halindedir ve değişmektedir. Bunlar daha çok fırtınalı denizler, son hızla giden otomobiller gibi hareketli konuları seçmişlerdir. Bellibaşlı sanatçıları Boccioni, Severini, Balla’dır.

Fovizm (Yırtıcılık):
H. Matisse 1905 yılındaki bazı ressamlarla birlikte eserlerini sergiledi. Bu resimlerdeki renkler hemen hemen hiç karışmamışlardı. Biçimlerde de derinlik yoktu. Ressamlar hiç bir
kural tanımadan kendilerini duygularına vermişlerdi.

Bir eleştirici sergiyi gezerken, eserlerin arasında klasik İtalyan üslubunda küçük bir heykeli görünce "Vahşiler arasında bir Donetello" demişti. "Bir tabloya bakarken onun neyi göstermek istediğini unutmak gerek." görüşü hakimdir. Böylece Fovistler olarak tanındılar. Matisse, Dufy, Vilamincle, Derain gibi sanatçılar bu akımdandır.

Dadaizm:
Edebiyat ve sanatta bir akımdır. Birinci Dünya Savaşı sırasında 1916’da başlamış, Almanya ve Amerika’da ortaya çıkmıştır. Dadaizm, eski toplum hayatını, sanat ve kültürü topyekün yıkmayı
hedef tutan bir akımdır. En ilgi çeken yönü sanata karşı çıkan bir akım olmasıydı. Temsilcileri Duchamp, Picabia, Arsenberg’dir.

Sürrealizm (Gerçeküstücülük):
Sürrealist ressamlar tabiatın mantıki görünüşünü değil, insanın
şuur altında ve rüyalarındaki alemi göstermek istemişlerdir. Klee, Miro ve Salvador Dali bu dalda tanınmış isimlerdir.

Soyut (Müşahhas) resim:
Abstre veya Nonfigüratif diye de adlandırılan ve tabiat gürültülerine bağlı olmayan bir akımdır. Biçim ve renklere serbestlik tanıması sebebiyle heykeltraşlık, süsleme, dekor, kostüm,
günlük eşyaların biçim ve renkleri bile soyut sanatın etkisi altında kaldı. Bu akımın gayesi çizgi ve renkleri düzenli bir biçimde yüzey üzerine yerleştirerek duygusal kompozisyonlar elde etmektir. Kandinsky ve Mondrian bu akımın temsilcileridir.

Çağdaş resim alanlarının doğmasına etki eden faktörler:Gerçekleri arama tutkusunun uyanması; endüstrinin gelişmesiyle deney ve metodların önem kazanması; sosyoloji, psikoloji ve psikiyatri gibi ilimlerin ortaya çıkmasıdır.



Kaynak: http://resim.nedir.com/#ixzz21jaAuPMF
Resimler
YAĞLI BOYA YA YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN!...
DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
SULU BOYA RESİM NASIL YAPILIR?
SULU BOYA YAPILIŞI
PASTEL BOYA NEDİR
PASTEL BOYA
© Tüm hakları tablo.net.tr sitesine aittir
Web Tasarım Garantimedya